Hezâr Gıbta

HEZÂR GIBTA

Prof. Dr. Cemal Kurnaz

Değerli büyüğüm M. Uğur Derman (d. 1935)’ın, makalelerinden oluşan ÖMRÜMÜN BEREKETİ isimli eserlerinin dördüncü cildi de yayınlandı (Kubbealtı Neşriyat, İstanbul 2021. Önceki ciltler: 2011, 2019).

Uğur Derman’ın her daim mütebessim yüzüne bakanlar, onda Necmeddin Okyay’ı, Süheyl Ünver’i, Macid Ayral’ı, Halim Özyazıcı’yı, Fethi Gemuhluoğlu’yu; bütün bunların şahsında eski İstanbul’u, Osmanlı asırları içinden süzülüp gelen güzel sanatların üstatlarını görür. O, bunların hepsini tevarüs ederek şahsında toplamış müstesna bir kişiliktir.

Bizim tarihimizde, deha seviyesinde yetişmiş birçok kişi, değerli eserler ortaya koyduğu halde, meşgul olduğu sanatın tarihi ve geleneğiyle ilgili bilgilerini sohbet konusu yapmaktan öte gitmemiş, bu konuda milletimizi birçok eserden mahrum bırakmışlardır.

M. Uğur Derman, duyduklarını, gördüklerini, öğrendiklerini, sürekli araştırarak yeni bilgilerle zenginleştirmiş, bir ömür boyu bunları yazıya dökmenin gayreti içinde olmuştur. Bu hususta, merhum Süheyl Ünver’in yolundan gittiği söylenebilir.

İrili ufaklı beş yüz kadar esere imza atmış olan Derman, büyük bir kadirbilirlikle Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülüne (2009) ve UNESCO Yaşayan Kültür Hazinesi Ödülüne layık görülmüştür (2010).

Kendisi de ta’lik üstadı olan Derman, hüsn-i hattan, tezhibe, ebruya kadar hepsi birbiriyle akraba olan eski kitap sanatlarıyla, bir araştırmacı olarak da ilgilenmiştir. Çoğu, kütüphanelerde, koleksiyonlarda dağınık olarak bulunan şaheserleri inceleme konusu yaparak, ilgilenenlerin hizmetine sunmuştur. Böylelikle, tarihin tozlu sayfalarında unutulmaya terk edilmiş birçok sanatkârın hayatını ve eserlerini gün ışığına çıkarmıştır.

Hat sanatı, yedi harfli bir alfabe ile sonsuz sayıda besteler üreten musiki sanatı gibi, harflerin cümbüşünden, ritim ve ahenginden doğan sonsuz sayıda istif (tasarım) ile insanı kendine hayran bırakır. “Attığın zaman sen atmadın” ayetinin ihtar buyurduğu gibi, güzel sanatların kâmilleri de, “Yaptığın zaman sen yapmadın” düsturunca, o büyük sanatkârın elinde bir kalemden ibaret olduklarını idrak eden Hak dostları gibidir. Onların elinden zuhur eden hârikulâde güzelliklerin başka türlü izahı mümkün değildir.

Uğur Derman, daha önceki yıllarda yayınladığı makalelerden oluşan kitabında bu şaheserlere yer vererek, vaktiyle ancak imkân sahiplerinin imtiyazında olan bu güzellikleri temâşâ fırsatını bütün okuyucuya sunmuş bulunmaktadır. Eser, bu haliyle hüsn-i hat örneklerinin toplandığı bir koleksiyon özelliği de gösterir.

Kitabı, hiçbir fedakârlıktan kaçınmayarak özenli şekilde hazırlayıp basımını gerçekleştiren Kubbealtı Neşriyat’a, özellikle sayfa tasarımındaki özeni dolayısıyla Ersu Pekin’e ne kadar teşekkür etsek azdır.

*

Uğur Derman’ın benim hayatımda hususi bir yeri var. Ben onu, gıyabi hürmetkârı olduğum Türkpetrol Vakfı Umumi Kâtibi Fethi Gemuluoğlu’nun hayrülhalefi olarak tanıdım. Kaderin bizim için neler takdir ettiğini bilmediğimiz öğrencilik yıllarında, lütfettikleri burs ile hayatıma anlam kattılar. Bunun karşısında istedikleri sadece millete ve kültürümüze hizmet idi. Hayatım boyunca ahdime sadık kaldım. Bir yazı yazmak için kalemi her elime aldığımda ahdimi hatırladım. Yayınladığım kitaplardan bir adedini Vakıf kütüphanesine göndermekten büyük zevk aldım. Değerli büyüğüm Uğur Bey, her defasında arayarak taltif ettiler.

Kitap yazanlar bilirler, yayınevi yazarına sınırlı sayıda kitap verir. Uğur Derman gibi meşâhirin, bu kitapları hediye edeceği zengin bir çevresi olur. Hal böyle iken, Ömrümün Bereketi’ni, fakire, desti hattı ile imzalayıp gönderme lütfunda bulunması beni ziyadesiyle duygulandırdı.

Aziz büyüğümüze sağlıklı, bereketli bir ömür dilerim. İnşallah bizler de onun teveccühüne layık oluruz.