Kendinden kaçar olan insanoğlunun, tabiattan da kaçacağı âşikârdı. Ve işte kaçıyordu, daha da kaçacaktı. Halbuki tabiat huy değiştirmemişti. Değişen insandı. Ustasını bulmuş bir saz âleti gibi onu söyletecek, söylediğini de dinleyecekler olsa, gene dili çözülür ve annemle büyükannem gibi, gene onunla âşinâlık ederlerdi. Halbuki artık insanlar yalnız tabiata değil, bütün güzelliklere görmeyen gözlerle bakıp geçiyorlardı. Hazin olan da görmeden bakmak, anlamadan dinlemek, inanmadan söylemek değil miydi?

Sâmiha Ayverdi

Kubbealtı Vakfı faaliyetlerinden haberdar olmak istiyorsanız lütfen e-posta adresinizi giriniz!