Eşref Yeşilyurt için...
Melek haslet Eşref Yeşilyurt Beyefendi'nin vefâtının ardından yazılan bu güzel sözleri sizlerle paylaşmak istedik..
Namık Açıkgöz: https://www.enpolitik.com/bir-esref-yesilyurt-vardi-makale,4961.html
Melek Dörtbudak: https://www.tarihistan.org/yazarlar/melek-dortbudak/paltosuz-gonul-adami-esref-yesilyurt/8820/
Yağmur Tunalı'nın sosyal medyada yayımladığı yazısını da aşağıda okuyabilirsiniz.
EŞREF YEŞİLYURT DA GİTTİ
Öğretmendi.
İyilik timsâli bir güzel insandı.
Bu yetmiyor, yetmez, daha başka kelimeler ve sıfatlar bulmalıyım.
İyilik ve iyi insan sıralamasında açık ara öndeydi.
Durmadan, kurulu bir saat gibi "Kimin neye ihtiyacı var ve ben onu nasıl gideririm?.. " diyen orduları hazır bir ruhla donanmıştı.
Evet evet, içinde bir iyilik ordusu hazır beklerdi.
12 Eylül öncesinde onu arkasında bir büyük kalabalıkla hareket halinde görürdük.
Karşılaşınca, ayak üstü hal hatır edişten sonra " Hadi eyvallah!" der ve peşindeki gariplerle o daire bu daire dolaşırdı.
Her birinin bir yerde işi vardı ve kolundan tutar, " Hadi gel gidelim!" diyerek yola düşerdi.
Her zaman bir yerlere koştururdu.
Yolda tek tek yine benzer çare arayanlar önüne gelir, onlara da " Şu kardeşin işini halledelim, sonra seninkini.." diye diye garipleri peşine takardı.
Sabah iki kişiyle dolaşmaya başlar, öğleye onlarca insanın peşinden yürüdüğü görülürdü.
Bir yerde durur, arkadakilerden "senin derdin neydi.. senin ki.. seninki.." diye sorar ve kafasında sıralama yapardı.
Her Allahın günü böyleydi.
Akşamları da ev dolaşırdı.
Elinde bir küçük paket öğrenci ve garip gureba evlerine uğrardı.
Bir kere Sokullu'daki evine gittim.
Evde iğne atacak yer yoktu.
Kıvrılıp yatan Anadoludan gelen, yersiz yurtsuz insanlar doluydu.
"Sessiz ol, uyandırmayalım.." işaretiyle kapıya gelmişti.
Biz öğrenciydik, o 40 yaşında bir öğretmen.
Bir gün bir grubun saldırısına uğradığını duyduk.
Zayıf vücudunu epeyce hırpalamışlardı.
Yara bere içinde gülümsüyordu.
"Bilmiyorlar, yoksa bu memleketin çocuğu bunlar gibi yabana hizmet eder, böyle alçaklık edebilir mi?" diyordu.
Her bakımdan örnekti.
Böyle insanları olan bir memleket batmaz dedirtirdi.
Böyle insanları olan bir milletin düşmesi çok sürmez, muhakkak ayağa kalkar dedirten bir abideydi.
Çünkü kendisi öyle inanırdı.
Derdi tasası Türklüktü.
Türk'ün sırtı yerde kalmaz, yeter ki biz boş durmayalım.. derdi.
Göçüşünü bir güzel dostumuz haber verdi.
"Yazılacak adam" dedi.
"Yaz" demek istedi.
Haklıydı, çok haklıydı.
Şu var ki şair doğru söylüyor:
Böyle bir sevgili ruhun vasfında acizim.
Elbette biyografisi yazılacak ve mekteplerde okutulacak adamdır.
İyiliğin, saf iyiliğin saflaşmış insanıdır.
1970'lerde yeni aldığı paltoyu ertesi gün üşümekten büzüşüp kalmış bir garibe giydirip o eski ağır kış günlerini ceketle geçirdiği efsane gibi anlatılırdı.
O sırada memur ve öğrenci bekarların yaşadığı meşhur Kolukısa Apartmanı'nda kalıyormuş.
Az önce arkadaşlarından Hasan Can Bey bir dost grubunda hatırlattı.
Böyle neler var ki anlatılsa hakıkaten efsane gibi gelir.
Halbuki onun hayatı buydu.
Bir neslin namusunu temsil ederdi.
Tam manasıyle adanmış bir ruhtu.
Onu tanıyanın hareketsiz kalması mümkün değildi.
Ateşinden, inanışından sıçrayan kıvılcımlarla harekete geçerdiniz.
Bir resmini arayıp koyamadım.
Kimmiş bu derviş diyeceğinizi ve şiddetle merak edeceğinizi biliyorum.
Hemen yazmam lazımdı.
Böyle kırık dökük yazdım.
Bu sözleri duysa, enginde yüzen gönlüyle hoş görmekten öte, iltifata meyletmez halde tebessüm ederek, "Şekerim, Kerkük'ten haber geldi.." diyerek veya başka bir girişle sözü değiştireceğinden eminim.
İyi ki Eşref Yeşilyurt'lar tanıdık.
iyi ki..
Aziz Ağabeyimin aziz rûhu şâd olsun